Kayıtlar

YAŞA GİTSİN!

Yaşamın gereği dışında olan mecburiyetlerimiz. Yapmak zorunda olduğumuzu düşündüğümüz disiplinler. Korkularımızın bunları büyütüp, taç yapması. Örneğin yakından tanıdığım ve on yılı aşkındır uyguladığım, öğrettiğim, Yoga disiplini. Yoga, yapmak zorunda hissetmedikçe, altı inançlara bağlı korkularla karışmış bir ateşle tutuşturulmadıkça ne kadar güzel bir şey! Elbette burada belli bir anlayışa gelene kadar bir disiplini, öğretiyi uygulamaktan bahsetmiyorum. Bahsetmek istediğim; mecburiyet kavramı ve kaçışlarımız. Bir öğretinin anlayışına, bakış açısına bağlanışlarımız. Öğretinin bir hikayesi var ise (hikayesiz öğreti olamaz), onu zekanın süzgecinden geçirmeden inanabilmemiz. Hatta Hakikat saymamız. Tabi burada önyargılı ve aşırı şüpheci olmanın keskin köşesini de kastetmiyorum. Evrende her şey, her an değişken ve akıcı. Yaşam bize acısıyla, tatlısıyla, öfkesiyle, üzüntüsüyle yani doğal salınımında akmakta. Bir disiplini uygularken, özellikle o disiplinle belli bir anlay

HAKİKATE ŞARJ GEREKMEZ

Resim
Gerçek bir Üstad (maalesef günümüzde bu kavram bilinmiyor, ya da yanlış biliniyor, bu kelime sürekli ortada başı boş geziyor ) öğrencisini özenle seçer. Tabi ki öğrenci de onu seçmiştir. Öğrenciyi kabulden önce uzun süre onu gözlemler ve dener. Bilinenin aksine çok, çok az kişi buna hazırdır. Çünkü O, sizin egonuzu okşamaz ve onu var etmez. Aksine, size tüm Hakiki olmayan şeyleri işaret eder(sürekli egonuzu aynalar ve Hakikati perdeleyen perdelerinizi) ve siz adım adım bu kabuklardan, maskelerden soyunursunuz. Burada iş size düşüyor. Ne kadar iradelisiniz? Ne kadar hazırsınız? Çok yalın anlattığım bu eğitim çok nazik ve adım adım ilerler, Çünkü kumdan kale değil, kalıcıdır. Buna örnek verirsem ileri aşamalarda ne meditasyon ne de inzivaya ihtiyacınız kalmaz. Neredeyse hiç birşeye ihtiyacınız kalmaz. GÜRÜLTÜNÜN ORTASINDAN SUKUNETLE GEÇERSİNİZ. Nefesiniz, yürümeniz MEDİTASYON OLUR. Hakikate Şarj gerekmez  :)  Akar üzerinden... Sadece illüzyonun şarja ihtiyacı vardır, o buna muhtaçtı

MASUMİYET

O, saf bir titreşim, korunulması gereken bir gelinciktir. Evet, kendini görene, raiyasını herkesin duyamayacağını kavrayana kadar korunulması gerekir. Bir gelinciğe ormanda ne olur? O savunmasızdır, şuursuzdur, kendini koruyamaz. Kendini korumayı bilmez, öğrenemezdi bunu, öğretilemezdi. Bu onun gelincik olmaktan vazgeçmesine neden olabilir mi? Bir gelincik başka bir şey olabilir mi? Hayır, bir seçeneği yok. Aslında çocukta küçük yaşlarda böyledir. O çocuktur, saftır, saf bilinçtedir. Başka bir seçeneği yok. Ve bu çok güzel, çok coşkulu, her anı ayrı güzel bir şarkıdır. Bu her yere yayılan, dalga, dalga saran muhteşem bir ezgidir. Herkes bu ezgiye çekilir, her yetişkin aslında öyle kalmak ister. Çocuğa gıpta eder. İçten içe kıskanır belki, bu coşkunun katledilmesi gerekir. Oysa, bu şarkının sadece duyulması yeterlidir, sadece dinlenilmesi, en güzeli eşlik edilmesi… Çocuk yönlendirilmemeli. O farkındadır, her şeyin, saf bir bilgedir aslında. Yetişkinler bunu bozar, b

Masumiyet

Resim
Gerçek masumiyet kendini savunamaz çünkü kötülüğü bilmez, tanımaz. İnsan tanımadığı bir şeye karşı nasıl kendini savunabilir? Bu mümkün değil… Eğer kişi gerçekten masumsa ve kötülüğü bilmediği, ayırt edemediği için kendiliğinden bir saflık, bir masumiyet içindeyse- bu gerçekten çok, çok nadide bir durumdur- O, bunu sürekli gözetir. O sürekli O’nu kollar, O’na yağdırır, O’na bir değil, bin verir. Ve en ilginci O kişi kullanılamaz olur, bundan tamamen özgür olur; çünkü her durum kazancına, her yol hayrına, en önemlisi tekamülüne, hayallerine çıkar.

Bütünleşme

Resim
İnce bir yağmur yağar, Bırakırım kendimi, kaçmak aklıma gelmez, Islanırım. Fırtınaya dönmeye başlarsa, korurum kendimi ancak, Önce içine karışırım. Her şeyi ile kabul ederim Onu, O da beni. İşte o zaman, fırtına, fırtına olamaz artık. O ben olur, ben de O… O zaman birlikte süzülürüz cihanda. İlk defa tadına vararız tüm alemin...

Olgunlaşmak

Herşey zihinde olup biter ve geçicidir. Herşeyi kendimiz yaratırız. Kendimiz yıkarız. Kendimiz sabitler ve odağımıza alırız. Kendimiz, kendimizi acıtırız. Kendimiz, kendimizi mutlu ederiz. Ancak hem negatif, hem de pozitif zihin hallerini başkalarına bağlarız. Olgunlaşmanın yani tekamülün ilk adımı; kendi sorumluluğumuzu ağlamadan üzerimize almaktır. Her şey değişken ve geçicidir. Bu evrende hiçbir şeyi sabit, kalıcı kılamazsınız. Aksine tutmaya çalıştığınız her şey bir sabun köpüğü gibi avucunuzdan kayar. Kalıcı olan tek şey; senden O'na alan açarsan hiç durmadan akan ve asla durdurulamayacak olan; şefkat, coşku ve özsel sevgidir. Bu sebeple her durumda elimizden geleni, erdemli biçimde yaptıktan sonra serbest bırakmak ve akışa güvenmek bilgelerin yoludur. #kalpterapiyaşamokulu

Anlamak

Anlayamadığıma saygı duyarım, çünkü orada bir ders veya Hakikat vardır.